|
AFYONKARAHİSAR BELEDİYESİ
GEÇMİSİ
Afyonkarahisar Kalesi , şehrin güneyinde, çok yüksek ve yalçın bir dağın tepesindedir.
Adını dünyanın oluşumunun dördüncü zaman diliminde bir yanardağ ağzında meydana gelen sarp kayalar üzerine kurulan kaleden (Karahisar) ve ilk defa "Synnada" antik kenti sikkelerin de karşımıza çıkan haşhaş (Opıum-Afyon)'dan alan Afyonkarahisar M.Ö. 2.000 yıllarına kadar uzanan bir tarih şeridi yaşatır.
İlk yerleşim izine, II. Murşil'in Arzava seferinde kullanıldığından bahsedilen ve Hapanova (Yüksek Tepe) olarak adlandırılan Kale'de rastlamaktayız. Günümüze kadar ulaşan Hitit sur parçalarından da burasının Hititlerce ilk defa kullanıldığını öğrenmiş oluyoruz.
Hititlerden sonra Anadolu'da uygarlık kurmuş olan Frigler'in izlerine, sarp kayalık üzerinde tespit ettiğimiz Frig mihrabı, sunu çukurları, Frig basamaklı sunağı gibi kayalığın zirvesinde bulunan Frig kaya tapınağında rastlamaktayız. Sarp kayalık üzerinde günümüze kadar korunarak gelmiş dinî amaçlı yapılanmadan, burasının Frigler döneminde dinî bir merkez olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Roma ve Bizans döneminde Asya ve Anadolu eyaletine bağlı bir yerleşim yeri olan kentin adı, Akronıum (Yüksek Tepe)'dir. Bu dönemde, kaplıcaları, Frigya Salutaris (Şifalı Frigya) adıyla ün yapmıştır.
Afyon, asıl önemine "Selçuklular" döneminde kavuşmuştur. Milâdî 1147-1157 yılları arasında Sultan I. Mesud'un emri ile "Karahisar" adı ile tanınan kalenin eteklerine, bir Türk boyu olan Karaşar'lar yerleştirildiler. Stratejik yolların kavşağında çok çetin bir kalesi bulunması dolayısıyla, kale ile Hıdırlık (kalenin güneyinde bulunan tepe) tepesi arasındaki yerleşim alanı çok kısa sürede genişlemiştir. Bu gelişmeyi hızlandıran diğer bir olay da, Sultan I. Alâaddin Keykubat'ın tahta çıkar çıkmaz başlattığı yurt kalelerinin onarımı sırasında Afyonkarahisar Kalesi'nin de onarılmasını buyurmasıdır.
Sultan I.Alâaddin Keykubat, 1231 yılında Lalası ve mimarı Bedrettin Gevhertaş'ı kale dizdarı olarak Afyon'a gönderir. Gevhertaş, kalenin burç ve bedenlerini onardıktan sonra, yukarı Kale'de küçük minareli mozaik çini mihraplı bir mescit ve onun doğu yanına da bir saray yaptırır. Ayrıca Alâaddin Medresesi adlı Hisarardı Medresesi'ni yaptırır.
Sarp kayalar üzerindeki kalesi sağlam ve güvenilir olan Afyonkarahisar'da Selçuklu Devleti'nin hazineleri saklanır olmuş ve adına da "Karahisar-ı Devle" denilmiştir.
Anadolu Selçuklu Devleti'nin 1243 Kösedağ Savaşı sonrasında Moğolların hâkimiyetine girmesiyle Afyonkarahisar'da Sahipata Beyliği kurulmuş, daha sonra sırayla Eşrefoğulları, Germiyanoğulları ve Karamanoğulları Beylikleri egemenliğinde kalmıştır.
Şehir, Osmanlı İmparatorluğu döneminde genişleyerek büyümüştür. Fatih Sultan Mehmet'in sadrazamlarından Gedik Ahmet Paşa, Karaman Seferi sırasında Afyonkarahisar'da konaklamış ve 1472-1477 yılları arasında yapımı tamamlanan Gedik Ahmet Paşa Külliyesi'ni(sübyan mektebi, medrese, hamam, imaret ve camii'den müteşekkil) yaptırmıştır. Bunun yanında çok sayıda mescit, cami, medrese yapılmıştır. Mevlevîlik tarikatının yayıldığı merkez olan Afyon'daki Mevlevi Tekkesi'nin 19.yy.'da yanmasından sonra dönemin padişahı II. Abdülhamid Han tarafından yaptırılan Mevlevî Tekkesi (Bugün cami olarak kullanılmaktadır) önemli mimarî eserlerdendir.
İstiklâl Savaşı yıllarında Afyonkarahisar, Başkomutanlık Karargâhı olmuş, Millî Mücadeleyi zafere ulaştıran Başkomutanlık Meydan Savaşı, Afyonkarahisar'da da verilmiştir. Kurtuluş Savaşında, Büyük Taarruzdan bir gün sonra 27 Ağustos 1922 günü, saat:17.oo'de Türk orduları Afyon'a girmiş bundan sonra Başkomutanlık ve Garp Cephesi Karargâhı Afyon'a taşınmış ve karargâh olarak kullanılmıştır. Atatürk, 28 Ağustos 1922 günü Afyon'daki karargâhına gelmiş, büyük zafere kadar çalışmalarını buradan idare etmiştir.
AFYONKARAHİSAR'IN İSTİKLÂL SAVAŞI TARİHİNDEKİ YERİ
Adımızı bütün dünyaya altın harflerle yazdıran İstiklal Savaşımızın geçtiği Afyon, coğrafî konumu dolayısıyla her dönem insanların ele geçirmek istediği bir yerdir. Bu sebeple İstiklâl Savaşında Afyonkarahisar'ın önemli ve seçkin bir yeri vardır. Afyon, Kurtuluş Savaşı açısından son derece önemli bir bölgedir. Bunun sebepleri şöylece özetlenebilir:
Afyon bölgesi, Yunanlıların son durağı olduğundan, istikbâldeki Millî Mücadele bu topraklar üzerinde başlayacaktı. Ayrıca Afyon, Ege Bölgesi'ndeki sivil direnişin temel taşlarından biri olan Afyon Kongresi'ni gerçekleştirmekle Doğu'da yapılan kongrelerle Batı'da yapılan kongrelerin birleşmesini sağlamış, iki bölge arasında çıkması muhtemel sürtüşmeler bu toplantıyla önlenmiştir. Bu kongreyle bütün müdafaa-i hukuk, redd-i ilhak ve kuva-yı milliye harekâtı Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin denetimi altına alınmıştır. Ayrıca Afyon, Afyon-Eskişehir, Afyon-Kütahya, Afyon-Uşak demiryollarının odak noktası olması hasebiyle silâh, cephane, erzak naklinde son derece önemli rol oynamış, ordumuzun nakliye ihtiyacı daha çok bu demiryolları vasıtasıyla sağlanmıştır. Ayrıca Afyon, İzmir-Afyon demiryolu hattıyla İstanbul-Bağdat demiryolu hattı Afyon'da birleştiklerinden, bölgeler arası nakliyenin büyük yükünü Afyon çekmiştir.
Yunanlılar, İngilizler tarafından Anadolu'yu işgale teşvik edilmişler ve onlardan büyük destek görmüşlerdir. Yunanlılar Ege Bölgesi'ni, dolayısıyla onun son kalesi ve durağı konumunda olan Afyon'u da bu yüzden işgal etmişlerdir. Afyon, Yunanlılar tarafından iki defa işgal edilmiştir. Birinci işgal pek etkili olmayıp saman alevi biçiminde tezahür etmiş, ikinci işgal ise yaklaşık olarak 14 ay sürmüştür. Afyon, Yunanlılar açısından son derece stratejik öneme sahip bir bölgedir. Bunun sebebi, Afyon'un yolların birleştiği mevkide bulunmasıdır. Afyon-İzmir demiryolu hattının başlangıç noktası Afyon'dur. Bu demiryolu hattına sahip bir Yunan Ordusu iaşe ve ikmalini emniyetli ve süratli bir şekilde karşılama imkânına sahiptir. Ayrıca muhtemel bir geri çekilme harekatında bu demiryolu canlarının güvencesidir. Ayrıca Milli Mücadele'nin kalbi olan Ankara'nın hemen yakınında bulunması onunla komşu olmasıdır. Afyon'un bu yönü, bilhassa Sakarya Muharebesi'nde ortaya çıkmış düşman, Emirdağ (Aziziye) yolu ile Polatlı önlerine kadar geldiğinde önemini göstermiştir. Ayrıca Afyon, muhtemel bir Anadolu harekâtının kilit noktasıdır.
Yunanlılar, Türklüğü Anadolu'dan silmek sevdasına kapıldıklarından ve Anadolu içlerine yapılacak bir askerî harekâtın başlangıç noktası, Afyon'u gördüklerinden dolayı ordularının cephede yerleşmesi bu duruma göre düzenlenmiştir. Afyon'dan kuzeye, Eskişehir'e doğru uzanan ve 300 kilometreyi bulan geniş cephede, daha az kuvvet bırakılmıştı. Afyonkarahisar Bölgesi, Yunanlılar tarafından hem güvenlikleri, hem de muhtemel harekatları açısından son derece öneme haiz bir bölge olarak mütalaa edilmiş, kaderleri de bu topraklarda belirlenmiştir.
Mondros Barış Andlaşması'ndan (Aralık-1918) hemen sonra İngiliz, Fransız ve İtalyan birlikleri yer yer Osmanlı topraklarına girdiler. Bu arada, 16 Nisan 1919'da Fransızlar Afyonkarahisar istasyonuna yerleşti. 21 Mayıs 1919'da iki subay ve 262 erden meydana gelen bir İtalyan birliği de Afyonkarahisar'a geldi. Bu birlikler, 17 Mart 1920'de buradan çekilerek yerlerini Yunanlılara bıraktılar. Çok kısa süren birinci işgalden sonra, 13 Temmuz 1921'de Afyonkarahisar ikinci kez işgal edildi ve tam bir yıl, bir ay, 25 gün Yunan işgali altında kaldı.
Sakarya Meydan Muharebesi'nden sonra Yunanlılar Afyonkarahisar'da yayılmak ve temelli yerleşmek istediler.
Afyon’a yerleşmiş bulunan Yunan kuvvetleri, önce Sakarya'da, daha sonra da bu yenilgiden kurtulamadan ve güçlenme firsati bile bulamadan Kocatepe-Dumlupinar arasinda 26-30 Agustos 1922 günlerinde "Büyük Taarruz Harekâti"mizla daha büyük bir darbe yiyerek yurdumuzdan kovulmuştur.
Afyonkarahisar'in Türk Millî Mücadelesinde şeref duyacagi bir husus da, düşmana ilk kurşunun, bir Afyonkarahisarli Komutan olan Ali Çetinkaya tarafindan atilmiş olmasidir. (28-29 Mayis 1919 172.Alay Komutani Ayvalik).
Afyonkarahisar'in kurtuluş plânlari Akşehir'de yapildi. Daha sonra Şuhut'a gelindi. Atatürk, Inönü ve Fevzi Paşa'nin gizlice hazirladiklari Büyük Taarruz plânlari Afyonkarahisar'da eski Belediye Binasinda yapildi. Millî Mücadelenin kazanilmasinda Afyonkarahisar halkinin büyük katkisi vardir; çünkü Afyonkarahisar halki, Atatürk ve millî kuvvetlere manen ve maddeten büyük desteklerde bulundu.
26 Agustos 1922 günü, saat 05.30 'da top ateşiyle aydinlanan Kocatepe'den firlayan ordumuz, sira sira tel örgülü, makinali tüfek ve top yuvalariyla pekiştirilmiş Yunan mevzilerine, büyük bir insan üstü güçle atilarak saldiriya geçmiş, makasla, dipçikle hatta elleriyle, bedenleriyle parçaladiklari tel örgüleri aşip, mevzileri bir bir ele geçirerek Kurtuluş Savaşi destanini yazdirmiştir. Başkomutanimizin önderliginde, Milletimizin bütün insanlarinin büyük çaba ve destekleri ile yurdumuz içinde bir tek düşman eri birakilmayincaya dek bu taarruz harekatimiz sürdürülmüş ve Izmir'de noktalanmiştir.
Ilk gün 1 ve 2 nolu tepeler, Tinaztepe, Kiliçarslan 1. ve 2. noktalari, Belentepe, Erkmentepe, ikinci gün Çigiltepe ve Afyon( 27 Agustos 1922, saat 17.oo) ele geçirildikten sonra, üçüncü gün Bati Cephesi ve Ordu karargâhlari Afyon'a getirilip Belediye Binasinda (bugünkü Zafer Müzesi) üslendirilmiş ve 30 Agustos 1922 Başkomutanlik Meydan Muharebesi buradan yönlendirilmiştir.
Mustafa Kemal Paşa, 21 Ekim 1925 günü Afyon Türk Ocaginda ve Başkomutanlik Savaşinin ilk kutlanişinda, 30 Agustos 1924 günü Dumlupinar yakinlarinda ki Çataltepe'de ögleden sonra saat 03.30'da söyledigi nutkun özetinde:
"Afyonkarahisar, Son Büyük Zaferin Kilidi Oldu, Esasi Oldu, Afyonkarahisar'in Tarihi Savaşimizda Unutulmaz Parlak Bir Sayfasi Vardir."
"Afyonkarahisar-Dumlupinar Meydan Muharebeleri, Türk Ordusunun, Türk Subay ve Komuta Heyetinin Yüksek Gücünü ve Kahramanligini Tarihte Bir Daha Tespit Eden Çok Büyük Bir Eserdir. Bu Eser Türk Milletinin Hürriyet ve Istiklâl Fikrinin Ölmez Anitidir." demiştir.
Gazi Mustafa Kemal, 26 Agustos'ta başlayip 30 Agustos'ta kesin bir sonuca baglanan 5 günlük "Başkomutanlik Savaşi" sirasinda, 27 Agustos 1922'de düşmandan temizlenen Afyon'a 23 Mart 1923'te gelmiş, Afyon halkinin sevgi gösterileriyle karşilanmiştir.
Dumlupinar Zaferi'nin 3.yildönümünde Afyon gençlerinin telgrafina Gazi Mustafa Kemal şöyle cevap veriyor:
"Dumlupinar'in 3.Yildönümünü kutlarken beni hatirladiginiz ve hakkimda gösterdiginiz samimi duygular için teşekkürlerimi sunarim.
Asrin bütün icaplarini tamamiyla anladiklarina inandigim, Sayin Karahisarlilarin askerî zaferimizde oldugu gibi ve sosyal devrimimizin en ön saflarinda da kendine yaraşan saygili yerde yürüyeceklerine eminim. Bu bakimdan bana düşen vazifelerin yerine getirilmesi ve belli edilmesinde bir an bile tereddüt etmeyerek, Milletin güven ve sevgi ile bagişladigi, kuvvet ve yetkiyi iyiye kullanacagimi arz etmekle seviniyorum. Hepinize selâm ve sevgiler."
|
|
|